> Tanburun Tarihi, İcra ve Tavır
> Tarihçe
Türk musikisinin ses bakımından en geniş, zarif, hassas sazı olan Tanbur’a milâttan önce iki bin yılının başlarında Mezopotamya' da rastlanılmış olup bu sazın dört bin yıllık bir mazisi olduğu düşünülmektedir.
Sümer musikisi hakkındaki araştırmasıyla tanınmış Francis W. Golpin’in eseri olan, The Music of the Sumerians adlı kitapla ilgili bir makale yazmış olan merhum Sadettin Arel, makalesinin altına şöyle bir dip notu koymuştur:
"Adı geçen İngilizce kitabın 50.ci sayfasında Milât ‘dan takriben 1600 sene önceden kalmış bir sınır taşının fotoğrafı vardır. Bu taşın üzerinde tanbur çalan iki adamın kabartma resimleri görülür. Sadettin Arel’in bu tespiti bizi tanbur tarihi geçmişinin çok eski zamanlara dayandığı kanısına götürür. Sadettin Arel Musiki Mecmuası'na yazdığı bir makalede, Francis W. Golpin' in ismini bahsettiğimiz kitabının 35 ve 36.cı sayfalarında ( Tanbur ) kelimesi hakkında verdiği bilgiyi Söyle özetliyor:
"Sümer Türkleri Tanbur'a ( Pantur ) derlerdi. ( Pan ) Sümercede yay mânasındadır; ( Tur ) ise çocuk, küçük demektir. Şu halde ( Pantur ) küçük yay mânasını ifade eder. Tanbura niçin yay adı verilmiş? Çünkü sesi büyültecek küçük bir kutu ile uzun bir saptan yapılıp tellerine sapında basılarak çalınan telli saz fikrini insanların av yayından almış oldukları tahmin ediliyor.
Hakikaten, bir av yayının telinden dikkate çarpacak derecede güzel ve kuvvetli bir sesin çıkacağı düşünülünce böyle bir yayı kullanan insanların yaya bir kaç tel daha ilâve ederek harpa yahut gerilmiş telleri küçük bir kutu ile sapa bağlıyarak tanbur vücuda getirmeleri gayet makul bir ihtimal olarak kabul edilir. İşte bundan dolayı (Tanbur ) sazı'" Küçük yay „ manasında ( Pantur ) diye isimlendirilmiştir.
Çeşitli toplumlar da bu sazı esas ismine en yakın şekilde ve kendilerine göre isimlendiriyorlar. Meselâ: eski Yunancada üç telli olan tanburun adı ( Pandura ) idi. Sümer Türkleriyle sıkı temasları olup, Sümerceden birçok kelimeleri kendi dillerine maletmiş olan Gürcüler, tanbur'a hâlâ ( Panturi) demektedirler. Ayrıca, Ermenicede de tanburun adı ( Pantir) dir.
Yukarıdaki deyimlere bakarak ( Tanbur ) kelimesinin bütün dünya dillerinde ( ufak değişikliklerle ) hemen hemen aynı şekilde söylendiğini anlıyoruz. Sadece, Fransızca olan ( Tambour ) kelimesinin bizim sazımız olan (Tanbur) ile hiç bir alâkası yoktur. ( Tambour) Fransızcada davul anlamına gelmektedir. Bu sebeple bizler yazarken ve söylerken çok dikkat etmeli ve bir yanlışlığa meydan vermemek için sazın ismini ( Tanbur ) diye yazıp söylemeliyiz. Bu sazın bünyesinin yüz yıllar boyu geçirdiği değişiklikler gibi isminin de değişikliklere uğrayarak nihayet Cedlerimize bu günkü ismiyle gelmiş olduğunu kabul etmek gerektir. ( Pantur ) olan kelimenin aslı zamanla ve dilimize daha uygun bir şekilde nihayet ( TANBUR ) olarak değişmiştir. Sözlüklerde yazdığı gibi bu sazın ismi tambur değildir.
> İcra ve Tavır
Zamanımızda kullanılan tanbur ise ilk kez Kantemiroğlu' nda (doğ.1673, ölm.1723) görülmüştür. Dimitri Kantemir tarafından tanbur, Türk Müziği ses sistemini ifade maksadıyla kullanılmiştır.
Tanburi Büyük Osman Bey, Tanburi İzak, Tanburi Cemil Bey, Kadı Fuad Efendi, Mesut Cemil Bey, Refik Fersan, İzzettin Ökte, Necdet Yaşar, Abdi Coşkun, tavır olarak örnek alınan tanburilerden bazılarıdır.
Tanburi Cemil Bey, az mızrap vuruşlu eski tanbur tavrının yerine bol mızrap vuruşlu bir tavır geliştirmiş, ancak bu tavrı oğlu Mesud’a Cemil Bey’in kendisi değil de en iyi talebesi olan Kadı Fuat Efendi aktarmıştır.
Günümüzde tanbur tavırları İzzettin Ökte ve Ercüment Batanay’ın üslubunu sürdüren Ökte-Batanay tavrı ve Necdet Yaşar ve öğrencilerinin temsil ettiği Necdet Yaşar tavrı olarak ikiye ayrılabilir.
Ercüment Batanay çocukluğunda Mesud Cemil’den bir süre ders almış, Necdet Yaşar ise bir taksimini çok beğenen Mesud Cemil ile İstanbul Radyosu’nda tanışmış ve onun ölümüne kadar devam eden bir dostluk başlamıştır. Dolayısıyla her iki isim de onunla belli bir yakınlık içerisinde olmuşlardır.
Perde Sayısı: Batanay ekolü 48, hatta daha eskilerde 42–43 perde kullanırken perde sayısı Necdet Yaşar’da 65 e kadar çıkmaktadır.
Tel Sayısı: Batanay en üstte tek tel olmak üzere 7 tel, Necdet Yaşar ise çift tel olarak 8 tel kullanmaktadır.
Necdet Yaşar 3. Selim devrinde 8 tel takıldığını ve böylece tanburun aslına döndüğünü söylerken Sadun Aksüt 8. telin detone ses verdiğini iddia etmektedir.
Tanburun İcrası: İzzettin Ökte mızrabı yatık açıyla tutarak ve az mızrap vuruşuyla çok nağme elde etmeye çalışarak eskilerin tanbur tavrına dönüş yapmıştır. Burada parmak çarpmaları önemli yer tutmaktadır.
Necdet Yaşar ise mızrabın dik açıyla tutulduğu, çok mızrap vuruşlu bir tavır geliştirmiştir. Tanburun sapını sallayarak rezonans elde etmek de Necdet Yaşar ile başlamıştır.
Tanbur Metodları: Piyasada mızraplı tanbur için yazılmış iki kitap bulunmaktadır. Sadun Aksüt’ün Tanbur Metodu, Ökte & Batanay tavrını yansıtırken Emin Akan’ın Tanbur Metodu Necdet Yaşar tavrı çerçevesinde hazırlanmıştır.
Tanbur icracılarının mutlaka bu iki ekolden birine harfiyen uydukları ve onu uyguladıkları söylenemez. Günümüzde 7-8 telli ve az-çok perdeli her türlü tanbur kullanılmakta ve icralarda özel tavırlar ortaya çıkmaktadır.